Şarbon Nedir?
Şarbon, özellikle sığır, koyun, keçi, deve gibi ot yiyen hayvanlardan insanlara bulaşan bir hastalıktır. Antraks olarak da bilinen şarbon hastalığı ülkemizde çoban çıbanı ve karakabarcık gibi isimlerle anılmaktadır. Etkeni Bacillus anthracis adı verilen sporlu bir bakteri olan şarbon, insanlarda ve hayvanlarda bilinen en eski hastalıklardan birisidir ve zaman zaman hayvanlarda salgınlar yapmaktadır.
Şarbon mikrobu
Şarbona neden olan bakteri, çomak şeklinde ve hareketsizdir. Bu mikroorganizmanın çoğalmak için 37 derece ısıya ihtiyacı vardır. Vücut dışında “spor” denilen bir yapı oluşturarak kendisini dış etmenlere karşı korumaktadır. Sporlu şarbon basilinin pasif hale getirilmesi için 140 derecede, yarım saat bekletilmesi gerekir.
Hastalık Nasıl Bulaşır?
Şarbon insanlara üç şekilde bulaşmakta ve bulaşma şekline göre de adlandırılmaktadır:
Deri şarbonu, hasta hayvanlara, bunların etine, derisine, bu hayvanların kirletmiş olduğu eşya veya malzemelere temas edilmesiyle,
Bağırsak şarbonu, şarbon mikrobuyla bulaşmış gıdaların, özellikle de şarbonlu hayvanların etlerinin yenmesiyle,
Akciğer şarbonu, şarbon sporuyla bulaşık tozların veya hayvan tüylerinde ve kıllarında bulunabilen sporların solunmasıyla bulaşmaktadır.
Şarbon hastalığı nasıl bulaşır?
Şarbon hastalığı, hayvanlarla doğrudan veya dolaylı olarak temas halinde bulaşmaktadır. Bu rahatsızlık genellikle kasaplarda, veterinerlerde ve hayvan besleyenlerde görülür.
İNSANDAN İNSANA BULAŞMAZ..!
Hastalık Daha Çok Kimlerde Görülür?
Hayvancılıkla uğraşanlar, çobanlar, kasaplar, mezbaha işçileri, dericilik sanayinde çalışanlar, veteriner hekimler, hastalığın yaygın olduğu bölgelerde ölen hayvanların kesildiği veya yerleşim yerlerine yakın ölen hayvanların gömüldüğü yerlerde oynayan çocuklar şarbon yönünden risk gruplarını oluşturmaktadır.
Hastalığın Dünyadaki ve Ülkemizdeki Durumu?
Şarbon bazı Latin Amerika, Afrika ve Asya ülkelerinde yaygın olarak görülmektedir. Dünyada gittikçe azalan bir hastalık olmakla beraber henüz tamamen yok edilememiştir.
Görülme sıklığı gittikçe azalmasına rağmen şarbon ülkemizde de görülmektedir. Ülkemizde şarbon hastalığı yılın her mevsiminde görülebilir. Ancak sıcak ve kurak aylarda insan ve hayvan şarbonu daha fazla görülmektedir.
Hastalığın Belirtileri Nelerdir?
Şarbon hastalığı mikrobun vücuda girmesinden itibaren yaklaşık 2-7 gün sonra ortaya çıkar. Belirtiler hastalığın klinik şekline göre değişiklik gösterir:
Deri Şarbonu: Şarbon sporlarının deriden girdiği yerde, ilk önce böcek ısırığına benzer biçimde kabarık, kaşıntılı bir şişlik oluşur. Bu şişlik 1-2 gün içerisinde içi su dolu kabarcığa dönüşür ve daha sonrada ağrısız, genellikle 1-3 santimetre genişliğinde ortasında karakteristik siyah renkte ölü dokunun yer aldığı bir yara meydana gelir. Deri şarbonunda ayrıca yaranın bulunduğu bölgedeki lenf bezlerinde şişmeler görülebilir.
Ülkemizde görülen şarbon hastalığı genelde DERİ şarbonu şeklindedir.
Bağırsak Şarbonu: Bulantı, kusma, iştahsızlık, ateş gibi belirtilerle başlar, bunu karın ağrısı, kanlı kusma ve kanlı ishal izler. Daha sonra kan zehirlenmesi ve şok gelişerek ölüm meydana gelebilir.
Akciğer Şarbonu: Soğuk algınlığına benzeyen belirtilerle başlar. Yüksek ateş ve titremeler görülür. Birkaç gün sonra ağır solunum güçlüğü ve şok gelişir.
Şarbon Nasıl Teşhis Edilir?
Hastalığın sık olarak görüldüğü bölgelerde yaşayan veya bu bölgelere seyahat eden, bulaşık materyalle temas eden ve yukarıda belirtilen klinik formlardan birine ait belirtilerin bulunması şarbon hastalığını akla getirmeli ve mutlaka hekime müracaat edilmelidir.
Şarbonlu et nasıl anlaşılır?
Antrax’tan ölen hayvanların kadavralarında çok çabuk bir putrifikasyon görülür.(Kazeöz dekompozisyon) Buna karşılık rigor mortis yavaş veya hiç şekillenmez. Doğal deliklerden (Anüs, vulva, ağız ve burun) siyah renkte kan gelir ve pıhtılaşmaz. Vücudun çeşitli yerlerinde ödemler ve hemorajilere rastlanır. Hayvanın derisi yüzüldüğünde deri altı damarları çok dolgun olup kadavrada bir septisemi tablosu görülür. Jelatinöz infiltrasyon bölgelerindeki lenf yumruları büyümüş ve kesit yüzleri hemorojiktir.
Kan koyu renktedir ve pıhtılaşmaz, hava ile temasta zamanla rengi kızarır ve pıhtılaşma kabiliyeti kazanır. Dalakta akut bir şişme, normalden 4-5 kat büyüme, kapsülü gergin olup ve üzerinde kan oturmaları vardır. Kesit yüzü koyu renktedir, içinden katran gibi bir kan sızar. Karaciğer ve böbreklerde şişme, paranchim degenerasyonu gözlenir. Özellikle ince bağırsak mukozası parlak kırmızı renkte olup, şişmiş ve üzerinde hemorojiler bulunur. Vucud boşluklarında kanlı bir exudat vardır.
Hastalık sığırlarda yanıkara ve diğer clostridial enfeksiyonlarla (basiller ichterohemoglobinuri) , pastörellozis , leptospirozis , piroplasmosis ile ; koyunlarda bradzot, clostridium septicum gastroenteriti, piroplasmosis ve leptospirosis ile; domuzlarda pastörellozisten ileri gelen pharangitis ile karışabilir.
Şarbon Hastalığının Tedavisi Var Mıdır?
Şarbon tedavisi için etkili antibiyotikler vardır. Tedavinin başarılı olabilmesi için mümkün olan en kısa sürede tedaviye başlamak gerekir.
Deri şarbonu olan hastalarda ise, yaraların olduğu bölgeye pansuman yapılır. Öte yandan bu rahatsızlık için herhangi bir cerrahi operasyona gerek duyulmamaktadır.
Ayrıca şarbon insandan insana bulaşmadığından hastanın yakınlarına herhangi bir tedavi uygulanmasına gerek yoktur.
Hastalıktan Nasıl Korunulur?
- Şarbonlu olduğundan şüphelenilen veya şarbondan ölen hayvanlar asla kesilmemeli, derileri yüzülmemeli ve etleri tüketilmemelidir.
- Şarbondan ölen hayvanlar 2 metre derinliğinde çukurlar açılarak gömülmelidir.
- Hasta hayvanların bulundukları yerler ve taşındıkları nakil vasıtaları temizlenmeli ve dezenfekte edilmelidir.
- Hasta hayvanların temas ettiği yem maddeleri, altlıklar ve gübre gibi bulaşık materyaller yakılarak imha edilmelidir.
- Riskli bölgelerde hayvanlar şarbona karşı aşılattırılmalıdır.
Şarbon aşısı
Şarbona karşı en etkin korunma yöntemi aşılanmadır. Başlangıçta 15 günde bir 3 doz, devamında 6 ayda bir 3 doz, sonrasında yılda 1 doz şeklinde yapılır. Özellikle hayvan yetiştirenler ve çiflik işiyle uğraşanlar risk grubu içerisindedir. Ancak bu aşı şimdilik laboratuvar personelleri, askeri yetkililer ve tıbbi tehdit altında bulunanlar tarafından kullanılmaktadır.